28 Haziran 2019 Cuma

TOPLANTILAR VE TOPLANANLAR

Bu müzik ne güzel bir şey.
İçi başka
Dışı başka insanların
Öğrenilmiş gösterişlerinin çirkinliği
Hepimizin aynı Allahın kulları olması
Havada uçuşan moleküllerin
Biraz önce benim
Ve şimdi senin ciğerlerinde olması ne tuhaf
Ne tuhaf bu notalar
Ne tuhaf şey bu mızıka
Ne tuhaf bu hayat



22 Haziran 2019 Cumartesi

GÜNALP VAROL İSMİ ÜZERİNE


Günalp Varol'un kaymakamlık yaptığı yıllarda bizler kentleşme, modernleşme ile tanıştık. Mesela ben "şampuan" kelimesini ilk kez o vakit duydum. Bir kelime ş-a-m-p harfleriyle başladı mı, aklıma şampiyon ifadesinin geldiği günlerdi. Günalp Varol ahlakın, asaletin, beyefendiliğin, nezaketin, en güzel örnekleriyle süslenmiş bir insandı. Bunu yıllar geçtikçe daha çok anladım.
İnsanlara övgü yazıları yazmak ilginç bir konu. Acaba bununla neyi amaçlıyoruz.
Bir kere şunu dile getirelim, övülen kişi belli ki henüz övülebilecek bir kişidir.
Mesela çok ünlü bir şarkıcıyı, futbolcuyu, sinema sanatçısın övmeyiz. Onların başka yönlerini anlatmaya meğilliyizdir. Hatta daha ileriye giderek onlardaki bir noksanlığı  ifşa etmek duygusu bizi dürter.
Artık hayatta olmayan bir insanı övmek için ne demeli?
Ben en son Günalp amcayı rüyada gördüğümde uyandığımda ağlamıştım. İlginç bir duygu ve tecrübe.
Amca diyorum ama bugün ben onu tanıdığımdaki onun yaşından daha fazla bir yaş sahibiyim. Buna ne diyeceğiz.?
Günler geçti ve yaşlandık.
Kitaplığımda varlık yayınlarının ufak boylu kitapları yok.
Türk Futbol Federasyonu'nun  bastırdığı maçlar, oyuncular ve sıkorları içeren kalın kitaplar yok.
Futbol federasyonuna Türk yerine Türkiye ön adı takıyorlar.
Ankara'da bir üniversite sözde Atatürk'e olan saygısının bir tezahürü olarak diploma töreninde Atatürk'ün Gençliğe Hitabesini okuyor ama son cümleyi telafuz etmekten imtina ediyor.
Ben, Günalp amca gibi pipo da içmiyorum.
Yusufeli sular altında kalacak.
Adıyaman Besni'ye gitmedim.
Şile'ye bir kez gittim gökyüzünde Günalp amca vardı.
Mudurnu'ya gitmek istiyorum.
Kaymakam teyzeyi de hep anıyoruz.
Hayatımızdaki herşeyin sayısı çok arttı.
Ama eski kıymetleri yok.
Bundan kaymakamlar da nasibini aldı.
Yada bütün bu olanlar benim yaşlandığımın göstergeleri.
Bizi bırakıp gitti bir çok sevip saydığımız ve biz tuhaf bir şekilde bekliyoruz.
Küsüyoruz birbirimize.


9 Haziran 2019 Pazar

Prof.Dr. İsmail KAYABALI

Hayatımız kısmetlerle başlıyor.
Kısmetlerle gelişiyor.
Bir son kısmetle bitiyor.
Benim kısmetlerimden bir güzeli İsmail Kayabalı hocanın asistanı olarak çalışmak oldu.
Pilastik cerrahi uzmanlık eğitimim sırasında 2 senemin geçtiği genel cerrahi bölümünde, 6 ay beraber çalıştım İsmail Kayabalı hoca ile. Cebeci Kampüsü'nde. Sabah çok erkenden hastanede olurdu. Çok kibar bir insandı. Bir kez kaba bir söz ettiğini duymadım. Hastaları genellikle karaciğer ve safra yolları sorunları olan insanlardı. Kolesistektomi ameliyatını sık yapardı ve  uzunca bir kesi ile başlar, rahat bir kolesistektomi yapardı. Sonra batını ve cildi kapatmak bize kalırdı ve genellikle bu iş, safra kesesini almaktan daha uzun sürerdi.  Bu nedenle arkasından eleştirel konuşanları çok dinlemişliğim varsa da hastalarının çoğunun orta yaş üzerindeki insanlar olmaları sebebi ile yara izlerini çok sorun ettiklerini duymadım. Bir de o vakitler laparoskopik ameliyatlar bugünkü kadar yaygın değildi.
Ben aslında pilastik cerrahiden rotasyona giden bir asistan olduğum için İsmail Kayabalı hocanın esas elemanı değildim ama onun esas asistanları aynı zamanda başka hocalara da yardımcı olduklarından, benim İsmail  hocaya birebir eşlik ettiğim ve birlikte vizit yaptığımız da çok olmuştur.
Bazen pilastik cerrahilik işler olunca onları da benden yapmamı isterdi.
Bizi bir iki kez Kızılay'da yemek yemeye götürdü. Orada biraz daha arkadaşça konuşmalar geçti aramızda. Yaşına ve dış görüntüsüne kıyasla delikanlı gibiydi.
Anlatılanlara göre evinde her gün daha sabah olmadan  kalkar ve çalışır; derken erken bir saatte sokağa iner arabasını çalıştırırmış.
Ameliyat günlerinde kendine ait salonun kapısında anestezi ekibini ve hemşireleri beklerken,  taburede bacak bacak üstüne atarak oturmuş ve iki elini dizlerinin önünde bağlamış, güler yüzlü, sabırlı ve dingin yüz ifadesi hafızamdan silinmedi.