3 Aralık 2024 Salı

HAVAALANALARINDAKİ İNSANLIK DIŞI MUAMELE İÇİN YÜRÜYÜŞ VE EYLEM YAPMAYAN İNSANLARLA NE YAPACAĞIZ

 Dünyada her şey çok değişti. O kadar değişti ki asansörde bir çocuğun başını okşamak istesen diyorlar ki aman aman, sakın, çocuklara kötü muamele olarak yorumlanabilir dikkat et. Ama kimse demiyor havaalanında gördüğümüz insanlık dışı muameleleri bize layık görenlere aman aman dikkat et kalbi kırılır, şikayetçi olur. Çünkü havaalanlarında kalbimizi yok sayarak yaşıyoruz. 

Havaalanındaki güvenlik görevlileri ve polisler size her şey sorabilir. Size her şey yapabilir. Sizin bacaklarınızın arasını bile elleyebilir. İki bin yirmi dört yılında radyolojik araçların bu kadar ayrıntılı görüntüleme yapabildiği çağda elleniyoruz ve kemerlerimizi herkesin gözü önünde çıkarıyoruz. Yani bizi hizaya geçiriyorlar.

Sırf bu insanlık dışı muamele yüzünden hiç bir yere gidesim yok. 

Kuyrukta pasaportu için sıra bekleyen insanı bekleten memurun önünde cep telefonu var ve orada mesajlaşıyor. Sana aptalca sorular soruyor. Senin hiç bir sosyal kimliğin yokmuş gibi  davranılıyor. Diyelim ülkende savcısın, hakimsin, doktorsun; sana soruyor "nerede yatacaksın?".  Bunları aşmak için de vip uydurmuşlar. Yandan kaçamak işler üretilebilen yollar da var. 

Tüm dünya insanları 3 gün,  sadece 3 gün uçaklara binmesin yani ne olur. Biz bu muameleyi hak etmiyoruz desinler. 

Hayatımızdan 3 saat çalmaya kimsenin hakkı yok. 

Dünyanın en güzel yerleri oralarda doğan insanların olsun. Ben kimsenin güzel  ülkesini de gökyüzünde uçarak görmek istemiyorum. Görmek isteyen kara yolu ile gitsin. 

 

23 Ekim 2024 Çarşamba

KAVGALARIMIZ VE KÜSMELERİMİZ BOŞUNA

 Mübadele ve göç çocuklarından biri değiliz. Bu kavramları bilmiyoruz bile.

Ama kızıyor,  küsüyor ve kavgalar ediyoruz. Çok cahil bir durumdayız. 

Bir gün işime yarayacağı için değil, yapacak daha iyi bir şeyim olmadığı için dil öğrenmeye çalışıyorum. 

İnternette bizlere sunulan öylesine güzel sözlükler ve kaynaklar var ki. Onları düşünen ve tembel bizlere sunan insanlara nasıl teşekkür edebiliriz. 

Biraz sevmeye çalışmak, biraz güzel şeyleri ortaya çıkarmak, biraz güzel niyet taşımak ve sadece çalışmak. 

Birine küsebiliyorsak, birine kızabiliyorsak oldukça iyi bir dünyalığımız var demektir. Sakın şikayet etmeyelim. 

13 Ekim 2024 Pazar

ÖNÜMDE YÜRÜYEN BEYAZ SAÇLI ADAM

Cumartesi sabah,  hastanedeyim.

Dün ameliyat ettiğim hastaları görmeye geldim. 

Önümde ve epeyce ileride beyaz saçlı ve biraz beli bükük,  biraz omuzu düşük o adamı gördüm. 

Bir vakitler burada namlı, itibarlı ve iktidarlı bir doktormuş. Şimdi  belli ki biraz zaman geçmiş. 

Adeta benim için önümde yürüyor gibiydi. Bana,  az zaman sonra sen benim yerimde olacaksın, der gibiydi. 

Sonra, Ugandalı arkadaşımı ve kayınvalidesini kızı ile beraber köylerimizden birine götürdüm. Çok beğendiler. Gürcüce, Japonca ve  Afrika dillerinde şarkılar dinledik  yolda. Çilek ve hurma satın aldık köylülerden. 

Köyümüz kadar köy yollarımızı da beğendiler. Bizde köy yolları böyle olmaz dediler. 

Künefeciye giderken ben onlara İdi Amin'den söz ettim. Meğer Uganda'nın resmi dili İngilizce imiş.  


20 Eylül 2024 Cuma

KÜTÜPHANE VE BİSİKLET

 Peter Golkin demiş ki: "benim  çok sevdiğim iki şeyden biri kütüphane, birisi de bisiklettir. Ve en iyisi de kütüpaneye bisiklet ile gitmektir. "


Ne güzel bir söz olmuş. Şiir gibi. Şarkı gibi. 


İSMET ÖZEL'İ NASIL TANIMALI

 İsmet Özel hakkında çok şey söylenip yazılmış  olsa da onların hepsini okusanız  bile bir özet karara varmak kolay değil. 

Ben kendimce şu sonuca vardım: kapitalizmden nefret eden şair. 

29 Temmuz 2024 Pazartesi

BELEDİYE SEÇİMLERİ

 Bu dünyaya belediye seçim sonuçlarını izlemek için gelmiş olabilir miyiz?

Hiç sanmıyorum. 

9 Temmuz 2024 Salı

BURNUMUZ BÜYÜRKEN GERİDE KALAN HER ŞEY KÜÇÜLÜYOR

Sami ağabey ile uçaktan indik elimizde valizler,  otobüse doğru yürüyoruz. Dedi ki “eskiden çok ameliyat yapmayı severdim. Hele para oldu mu daha çok severdim. Şimdi para olsa bile ameliyat yapmak istemiyorum.”

Aralıklı olarak yaşlandığımı hissediyorum. Eski arkadaşlarla karşılaşınca, eski fotoğraflara bakınca bunu daha çok anlıyorum.

Genç olmak, öğrenmek isteğini içinde taşımakmış. Geçen gün elime geçen dergideki başlığı okuyunca midem bulandı. Oysa ne kadar ilgi ile okurdum, başlıkları ve özetleri. Sonra hemen sonuç kısmına bakardım. Son paragırafa.  Şimdi ise midem bulandı, daha başlıkta.

Öğlen evde radyoyu açtım temizlik yaparken. En resmi ve en ciddiye alabileceğimiz kanalda, sipiker Filistin’de birinci derece yanıklara sahip kız çocuğunun üç haftadır yoğun bakımda yattığını dillendirdi. Birinci derece yanık en hafif yanık demek. Hiç kimse birinci derece yanıkla yoğun bakımlık olmaz. Bunu duyunca aklımızın ermediği diğer konularda ne dolmalar yuttuğumuzu düşünebiliyorum ve bana radyoyu kapatmak kalıyor.

Bunun adına da depresyon koymuşlar. Sonra yaşı epeyce ileri öğrencimle karşılaşıyoruz koridorda: “hocam iyi gözükmüyorsunuz” diyor. Nasıl iyi gözükebilirim. İsterdim. Hem iyi gözükmek isterdim hem de bilmek.

Hemen her ay ziyaretine gitmeye çalıştığım ve artık rahmetli olmuş halam ile o ziyaretlerimden birinde eski günleri konuşurken,  söz döndü dolaştı köyümüze geldi. Köyümüzde iki mahalle var: güney mahalle ve kuzey mahalle. Güney  mahalleye karşı mahalle de diyoruz cami bizim tarafta olduğu için. Halamın eşi karşı mahalleden. Bu karşı mahallede doğup büyüyenler ile bizim mahallede doğup büyüyenler arasında İspanya ile İran arasındaki kadar bir fark varmış gibi konuşmalara rast geldiğim oldu. Halama bunları anlatınca halam da şöyle dedi: “ne var sanki aradan bir tane dere geçmiş.”

Türküde “habu akan dereler hep gözümün yaşıdır” diyor. Sevip de alamamak da ölümün kardeşiymiş. Sevmek ve almak. Evlenmek yani.

Bengal’de iki kez kıtlık olmuş. Akbabalar sokaklara inmiş. 1770 ve 1943 yıllarında. Milyonlarca insan ölmüş.

Dünya Ağır Siklet boks şampiyonları da Allah’ın kulu mesela. Kolay mı ringe çıkmak.

Müzikte bir kural var: bilince kolaydır, diyorlar. Belki de her şey bilince kolaydır, neden sadece müzik için doğru olsun bu. Her şey için geçerli olabilir. 

Bazı şişman insanlar şişmanlıkları ile mutlu oldukları gibi, bazı şişman insanlarda ise zayıflarlarsa her şey daha iyi olacakmış gibi bir düşünce var. Babam arada sırada şöyle bir söz ederdi: “ bir şey ne ise odur, değişmez.”

Çok sıcaklar oldu yine. Orman yangınları var haberlerde. Gelin arabası önünde düğünü beklerken kamyon çarpıp ölen çocukların anne ve babaları ile aynı dünyada yaşıyoruz. Kıliniğimiz yedi asistanla tüm işlerin yapılabildiği bir yer iken devlet bu sene asistan sayısını otuz beşe çıkardı. Vakitleri dolunca dünyadan intikam alacakları günleri dört gözle çektikleri  bir günlük yaşıyorlar. Bense kendi başıma iyi bir iş yapmağa çalışıyorum. Bir hastamın annesinden güzel bir mesaj geliyor. Doksan yaşında bir amcanın kontrolündeki gülümseyen yüz ifadesi aklıma babamı getiriyor. Amcayı uğurlarken elinden tutuyorum.

Milli takım maç kaybediyor. Sanırsın dünyanın ilk veya son maçı. Ne maçlar ve ne heyecanlar kalmış  tarih içinde. Ne futbolcular, ne artistler, ne sanatçılar. Doktorlar için söylenen bir söz var “cerrahlar zamanlarının kahramanlarıdır” diye. Her ünlenmiş meslek sahibi için öyle. Bugün futbolla yatıp kalkan bir insana Pele, Müller, Hagi, Cruyff, Beckenbauer, Datcu, Cemil, Osman, Ali Kemal Denizci, daha yüzlerce isim saydığımda tanımadığına, adını bile duymamış olduğuna şahit oluyorum ve içimi bir sızıdır kaplıyor.

Sonra evde internet aracılığıyla video seyir etmek istediğimde artık zamanı geçmek üzere olan sanatçıların anılarını dinlemek azıcık tat veriyor olsa da içimden diyorum ki zamanın geçince gideceksin. Kabul edeceksin bunu. Bu kez hatıralarınla aynı ilgiyi üzerinde toplama isteği beyhude. Zaten izlemek isteyen eski kayıtları izleyebiliyor. Ama onlar bile bir süre sonra unutulmak ve yok olmak zorunda. Giderek her şey,  uzaklaştıkça küçülen nesneler gibi.



2 Temmuz 2024 Salı

KALEMLERİN VE SEN

Bana hediye ettiğin kalemleri hala kullanırken

Nasıl diyebilirim sen hiç gelmiyorsun aklıma diye

Ama/

İnsanların birbirlerinin akıllarına gelmeleri gibi

Akıldan hiç çıkamama durumları  da var

Aslında çok önemsiz

Çok sık duyar oldum genç gözüktüğümü

Buna üzülüyorum

Çünkü gerçekten gençken hiç duymazdım bu sözü

Marketten markete fiyatlar acayip değişiyor

Buna da üzülüyorum

Dikkat edelim

30 Haziran 2024 Pazar

GECE VE SEN BİR DE ANNEANNEMİN KAYINVALİDESİ

Ne anneannemi gördüm. Ne de onun kayınvalidesinin adını duydum. 

Çok zaman geçti.

Arkadaşım mesaj atmış, büyüyemeden yaşlandık, diyor. 

Havalar sıcak ve yaz. Biraz zaman geçince sonbahar gelecek. Sonra kış.

Kimbilir sen nerede olacaksın. 

Kimbilir ben de burda olmam belki. 

Yeni bir mızıka siparişi verdim. Bu sefer her zamankinden daha güzel çalacağım. 

Nezahat hanım, Yakup peygamber sabrı ile dayanıyor yaralarına ve bana soruyor, nasılmışım diye. Estetik ameliyat olmaya gelen hastalarımın  bu soru akıllarından bile geçmiyor. Burun deliklerinin eşit olmadığını düşünüp ona üzülüyorlar. Az önce odamdan çıkan hastamı gördünüz mü diye sormak geçiyor içimden.

Savaşlar sürüyor. Kitaplar eskisi kadar çekmiyor beni ve bir makale başlığı ile midem bulanabiliyor. Bana "senin işin çok zor" diyen  meslektaşım öleli çok zaman oldu. Artık kırgın da kızgın da değilim. 

Rüya gibi. 

6 Haziran 2024 Perşembe

GERİDE KALANLAR VE ARTA KALANLAR

ölenlerin geride kalanları
arta kalanlarla 
güzel bir hayat yaşamayı düşünüyorlar
sonsuza kadar


8 Mayıs 2024 Çarşamba

YAKLAŞIRKEN

yaklaşıyor yaz

ve sahile yaklaşıyor insanlar

sana ve bana yaklaşan bazı ölümler var

hiç birimiz bize yaklaşan gizli şeylerin farkında değiliz

hepimizin yaklaştığı ve yakınlaştığı bir şeyler var

ölülerine fatiha okuyan insanların

sirius yıldızından habersiz olmaları ne tuhaf

güneşe ve sirius yıldızına rağmen 

paraya yenilmek ne acıklı

ne acıklı seninle bir daha karşılaşmak ihtimalimizin olmaması



17 Nisan 2024 Çarşamba

TÜKENMEK Mİ, YAŞLANMAK MI, OLGUNLAŞMAK MI

 Çok severek yaptığım blog yazma işini eskiden olduğu kadar yapamıyorum. Sebeplerini bir çok yerde bulabiliriz. Ne kadar az ortalıkta olursak o kadar iyi. 

12 Şubat 2024 Pazartesi

CEM KARACA'YI ANLATAN FİLM

 Epey aradan sonra sinemaya gittim. 

Salon dolu değildi. Cem Karaca'yı tanıyan ve onun şarkılarını dinleyen insan sayısındaki  azalmayı tahmin etmek mümkün. Yine de  izleyiciler güzel insanlardı. Sessiz sakin izledik. Biraz ağladık. Bizim de gözyaşlarımız vardı filmin ismine taşınan Cem Karaca'nın Gözyaşları gibi. 

Sabah hatırladım, ben Cem Karaca'yı çok eskiden rüyasında görmüş biriydim. 

Filmin en başarılı taraflarından biri şarkılara boğulmamış olması. Bir müzisyenin hayatı anlatılıyor ve çok sayıda şarkısının filmi süslemesi beklenebilirdi. Ama öyle yapılmamış ve bu kanımca çok yerinde olmuş. 

Cem Karaca'yı oynayan sanatçı, Cem Karacaya çok benzemese de hal, hareket ve duruşunu çok özümsemiş ve güzel oynuyor. Şarkıları Cem karaca mı okuyor, film sanatçısı mı okuyor, ancak Cem Karaca'yı  iyi dinleyenler ayırt edebilir. 

Toto Karaca yani Cem Karaca'nın annesini oynayan sanatçımız da çok başarılı. Babasını oynayan sanatçımız da çok başarılı. Emrah Karaca'yı oynayan çocuklar da çok iyi. Hatta biraz büyümüş olarak babası için vatan haini ithamında bulunan çocuklara karşı duruşunda  çok gerçek bir karşı duruş yaşatıyor.

Cem Karaca'nın siidisini bana 30 sene kadar önce Emin abi hediye etmişti. Onu aradım filimden sonra teşekkür ettim. Filme gitmesini tavsiye ettim. Siidi hala elimde. 

Böyle bir film yapmayı düşünen onu gerçekleştiren insanlara  da teşekkür etmek isterim. 

Cem Karaca'nın hayatı yanında kendi doktorluğum etrafında dönen dolapların çirkinliği  ile utandım. 

Belki Cem Karaca babasının sözünü dinlemeyi deneseydi her şey farklı olabilirdi. Ama  o Cem Karaca  olacaktı  o gidişle. Barış Manço'nun bir röportajında söylediği gibi o da bir amaçla bu dünyaya gelmişti. Onun peşindeydi. 

Film dolayısıyla sadece şarkılarını tanıdığım Cem Karaca'nın hayat hikayesini de öğrenmiş olmak beni çok mutlu etti.  İçime bir hüzün düşse de tavsiye ederim gidin ve izleyin lütfen. 

Böylece Emrah Karaca olmanın zorluklarını da, Cem Karaca'nın eşi olmanın zorluklarını da anlayabilir insan. 

Aslında son derece normal ve sıradan bir insanın sadece yaptığı müzikle çok aykırı bir insanmış da başına belalar davet etmiş gibi bir çatışmaya şahit olmak üzücü. Ama bu dünyanın her yerinde böyle. Japonya'da da böyle. Kaabe isimli filmi izlerseniz orada da aynı hikayeye denk gelirsiniz. 

Cem Karaca için çok şey söylenebilir ancak benim anladığım şu ki o, özgür bir kafa ve sevgi dolu bir kalbe sahipmiş. 

 

5 Ocak 2024 Cuma

SOSYAL MEDİYA DENİLEN ŞEY

Sosyal mediya denen şey,

yalan dünyasının  yalan dünyası.

ve kadın "blog yaz o zaman" deyince 

gülüyorlar onu dinleyenler, kahkahalarla

o da zaten gülmelerini bekliyor