Dünyanın burnu büyüdü. Dünyanın burnu Kaf Dağı’nda. Hepimiz her şeyi istiyoruz ve hemen istiyoruz. Hayatımızı kolaylaştıran onca şey var ama bunları bizim hizmetimize sunan insanları hatırlamıyoruz bile. Kıymet bilmiyoruz. Kıymet bilmeyince bizim de bir kıymetimiz kalmıyor.
Burnu büyüdü sözünü bir başka insanın kibirli davranışlarına şahit olduğumuzda kullanabiliyoruz. Dünya kelimesini bu ifadeye ekleyerek toplumsal bir kibirli oluşa dikkat çekmek istedim.
Eskiden olmayan bir çok şey hayatımıza girdi. Yiyeceklerden giyeceklere, kullandığımız araç ve gereçlere ve nihayet davranışlarımıza kadar. Hepimiz güzel olmak istiyoruz, hepimiz çok güzel olmak istiyoruz, hepimiz zengin olmak istiyoruz, kendimizden daha azlara sahip insanlara değil daha çoklara sahip insanlara bakıyoruz. Onda var bende niye yok diyoruz.
Şükür etmek, kanaat etmek söz konusu edilince bunu dile getiren insanların bile yeterince lükse karıştıklarına şahit olabiliyoruz ve bu tavsiye kalplerimizde karşılık bulmuyor.
Televizyonda savaş haberlerini bile kırmızı kostümlü, dudakları büyütülmüş, burunları kavisli ve ucu kalkık yapılmış kadınlar sunuyor. Açık oturumların çoğu konuşmacısı erkek olsa bile onu yöneten, estetik ameliyatlarla yüz hatları değiştirilmiş bayanlar oluyor.
Geride kalan yıllarda düpdüzgün, yusyuvarlak elmaların yerlerini organik diye adlandırılan çirkin görünümlü elmalara bıraktığına şahit olduk. Yamuk yumuk patatesler ve salatalıkların organik ve daha sağlıklı olduğunu düşündüğümüz oldu.
Bir gün hiç estetik ameliyat olmamış, organik görünümlü insanların güzelliğinin aynı zamanda kalplerinin güzelliği ile de atbaşı gideceği günler gelebilir.
Kalpleri güzel insanların biraz bedensel kusurlu olmalarına bakarak, kalpleri kusurlu insanların çok güzel ve düzgün bedensel görünüme sahip olmaları en azından bu ameliyatları yapan bir doktor olarak bende bir ilgi ve beğeni uyandırmıyor.
Peki öyleyse ben bu işin içinde ne arıyorum?
Kendimi.