/
Sami ağabey ile uçaktan
indik elimizde valizler, otobüse doğru
yürüyoruz. Dedi ki “eskiden çok ameliyat
yapmayı severdim. Hele para oldu mu daha çok severdim. Şimdi para olsa bile
ameliyat yapmak istemiyorum.”
Aralıklı olarak
yaşlandığımı hissediyorum. Eski arkadaşlarla karşılaşınca, eski fotoğraflara
bakınca bunu daha çok anlıyorum.
Genç olmak, öğrenmek
isteğini içinde taşımakmış. Geçen gün elime geçen dergideki başlığı okuyunca
midem bulandı. Oysa ne kadar ilgi ile okurdum, başlıkları ve özetleri. Sonra
hemen sonuç kısmına bakardım. Son paragırafa.
Şimdi ise midem bulandı, daha başlıkta.
Öğlen evde radyoyu
açtım temizlik yaparken. En resmi ve en ciddiye alabileceğimiz kanalda, sipiker
Filistin’de birinci derece yanıklara sahip kız çocuğunun üç haftadır yoğun
bakımda yattığını dillendirdi. Birinci derece yanık en hafif yanık demek. Hiç
kimse birinci derece yanıkla yoğun bakımlık olmaz. Bunu duyunca aklımızın
ermediği diğer konularda ne dolmalar yuttuğumuzu düşünebiliyorum ve bana
radyoyu kapatmak kalıyor.
Bunun adına da
depresyon koymuşlar. Sonra yaşı epeyce ileri öğrencimle karşılaşıyoruz
koridorda: “hocam iyi gözükmüyorsunuz”
diyor. Nasıl iyi gözükebilirim. İsterdim. Hem iyi gözükmek isterdim hem de
bilmek.
Hemen her ay ziyaretine
gitmeye çalıştığım ve artık rahmetli olmuş halam ile o ziyaretlerimden birinde
eski günleri konuşurken, söz döndü
dolaştı köyümüze geldi. Köyümüzde iki mahalle var: güney mahalle ve kuzey mahalle.
Güney mahalleye karşı mahalle de diyoruz
cami bizim tarafta olduğu için. Halamın eşi karşı mahalleden. Bu karşı
mahallede doğup büyüyenler ile bizim mahallede doğup büyüyenler arasında
İspanya ile İran arasındaki kadar bir fark varmış gibi konuşmalara rast
geldiğim oldu. Halama bunları anlatınca halam da şöyle dedi: “ne var sanki aradan bir tane dere geçmiş.”
Türküde “habu akan dereler hep gözümün yaşıdır”
diyor. Sevip de alamamak da ölümün kardeşiymiş. Sevmek ve almak. Evlenmek yani.
Bengal’de iki kez
kıtlık olmuş. Akbabalar sokaklara inmiş. 1770 ve 1943 yıllarında. Milyonlarca
insan ölmüş.
Dünya Ağır Siklet boks
şampiyonları da Allah’ın kulu mesela. Kolay mı ringe çıkmak.
Müzikte bir kural var:
bilince kolaydır, diyorlar. Belki de her şey bilince kolaydır, neden sadece
müzik için doğru olsun bu. Her şey için geçerli olabilir.
Bazı şişman insanlar
şişmanlıkları ile mutlu oldukları gibi, bazı şişman insanlarda ise
zayıflarlarsa her şey daha iyi olacakmış gibi bir düşünce var. Babam arada
sırada şöyle bir söz ederdi: “ bir şey ne
ise odur, değişmez.”
Çok sıcaklar oldu yine. Orman yangınları var haberlerde. Gelin arabası
önünde düğünü beklerken kamyon çarpıp ölen çocukların anne ve babaları ile aynı
dünyada yaşıyoruz. Kıliniğimiz yedi asistanla tüm işlerin yapılabildiği bir yer
iken devlet bu sene asistan sayısını otuz beşe çıkardı. Vakitleri dolunca
dünyadan intikam alacakları günleri dört gözle çektikleri bir günlük yaşıyorlar. Bense kendi başıma iyi
bir iş yapmağa çalışıyorum. Bir hastamın annesinden güzel bir mesaj geliyor.
Doksan yaşında bir amcanın kontrolündeki gülümseyen yüz ifadesi aklıma babamı
getiriyor. Amcayı uğurlarken elinden tutuyorum.
Milli takım maç kaybediyor. Sanırsın dünyanın ilk veya son maçı. Ne
maçlar ve ne heyecanlar kalmış tarih
içinde. Ne futbolcular, ne artistler, ne sanatçılar. Doktorlar için söylenen
bir söz var “cerrahlar zamanlarının kahramanlarıdır” diye. Her ünlenmiş meslek
sahibi için öyle. Bugün futbolla yatıp kalkan bir insana Pele, Müller, Hagi,
Cruyff, Beckenbauer, Datcu, Cemil, Osman, Ali Kemal Denizci, daha yüzlerce isim
saydığımda tanımadığına, adını bile duymamış olduğuna şahit oluyorum ve içimi
bir sızıdır kaplıyor.
Sonra evde internet aracılığıyla video seyir etmek istediğimde artık
zamanı geçmek üzere olan sanatçıların anılarını dinlemek azıcık tat veriyor
olsa da içimden diyorum ki zamanın geçince gideceksin. Kabul edeceksin bunu. Bu
kez hatıralarınla aynı ilgiyi üzerinde toplama isteği beyhude. Zaten izlemek
isteyen eski kayıtları izleyebiliyor. Ama onlar bile bir süre sonra unutulmak
ve yok olmak zorunda. Giderek her şey,
uzaklaştıkça küçülen nesneler gibi.